COVİD19’un krizi tüm boyutlarıyla hissettirmesi, eğtim süreçlerininde nasıl ele alınması gerektiğini bir kez daha güncel bir konu haline getirdi. Özellikle mesleki eğitim önemiyle öne çıkarken yenilenen toplumsal ilişkiler içinde nasıl güçlendirileceğine dair arayışlarda artmış bulunuyor.

* * *

İş gücünün mesleki yeterliliklerini yenileme ve geliştirmesinin aracı mesleki eğitim süreçlerine tabi olmasıdır. Her yaşta ve her düzeydeki eğitimin amacını en kısa şekilde belirtmek gerekirse bunu üretimolarak belirleyebiliriz. Yani eğitim üretim içindir. Buna göre eğitimin konusunu, durumunu ve kimlere verileceğini üretimin kendisi belirler. 

İnsanlık tarihinin ilk çağlarından bu güne eğitimden beklenen şey; istendik davranışlar yoluyla üretime hizmet etmesi olmuştur. Üretim vurgusunu burada en geniş anlamışla kullanmayı tercih ediyorum. Çünkü; kastedilen sadece nesneler üzerinde uygulanan değiştirici etkinlik değildir. Bundan çok daha geniş anlamıyla üretim; zihinsel faaliyetlerle gerçekleştirilen yaratım ve tasarım etkinliklerini de içermelidir. Bu kapsamda üretim nesnelve düşünselüretimden oluşan iki kısımlı bir bütün olarak düşünülmelidir. 

*

Krizin bütün boyutlarıyla yaşama sirayet etmeye başladığı günleri geçirir ve daha da derinleşeceği beklenen günlere hazırlık yaparken, gündemde krize odaklanıyor. Her boyutuyla gündemi kaplayan kriz, güne ve yarına ilişkin çıkış ve çözüm arayışlarının artmasına da neden oluyor. 

Kriz dönemleri buluş ve oluş dönemleridir, tabi gerekli hamleleri yapmak kaydıyla. Peki, bu gerekli hamleler nelerden oluşur. Zaten kriz varken, iş güvencesinin ortadan kalktığı, yatırımların durduğu ve üretimin taban yaptığı dönemin hamleleri neler olabilir. Bu hamlelerin en önemlisi mesleki gelişim ve yenilenmeyi amaçlayan Mesleki Eğitimlerdir.

Kriz dönemleri insan kaynakları ve iş gücü yeterliliklerinin geliştirilmesi için uygun zamanlardır. Mesleki yetersizlik veya ihtiyaçlar üretimin ve işleyişin hızlı ve standart olduğu dönemlerde kendisini yeterince hissettirmeyebilir. Üstelik hissedilebilse bile, mesleki gelişim için gerekli zaman ve imkânlar yaratılamaya bilir. Oysa kriz dönemleri hem işgücü hem de işletmeler için bu anlamıyla yenilenme süreçlerine dönüştürülebilecek dönemlerdir.  

Yaşanan krizlerin insanların günlük hayatına yansıyan en belirgin yüzü milyonları bulan işten çıkarmalar ve bunların toplum hafızasında bıraktığı izlerdir. Yaşanan manzara bu olunca, gerek işini kaybeden veya kaybetme riski bulunan çalışanların, gerekse iş hayatına yeni girecek olan potansiyel nüfusun mesleki donanımlarını geliştirme ihtiyacı da artmıştır. 

İşletmeler için atıl zaman ve makineler eğitim için mükemmel fırsatlar yaratır.

Meslekî eğitimin niteliği ve bu eğitimden beklenenler sıralanacak olursa üretim ilişkilerinin tarafları açısından bu beklentiler farklılık gösterecektir. Ancak tüm bu farklılıkların yanında ortaya çıkan bir gerçek vardır ki, o da meslekî eğitimlerin üretimin somut koşullarına uyum sağlama zorunluluğudur.

Meslekî ve teknik eğitimi değişime zorlayan koşullar, teknolojide yaşanan büyük sıçramaların bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında ülkemizde nitelikli iş gücüne olan ihtiyaç bu teknolojilerin sanayide kullanılmaya başlandığı oranda belirginleşmektedir. Tabi bu tabloya tezat oluşturan olgular arasında artan işsizlik oranları ve meslekî teknik eğitimin hala istenilen düzeye çıkartılamamış olması gösterilebilir.

Modern sanayi toplumlarının, üretim süreçlerini giderek daha karmaşık hale getirmesinin sonucu olarak, emek gücünün niteliksel dönüşümü ihtiyacı da artmıştır. Tabi olarak üretim süreçlerinin karmaşıklaşması iş gücünün mesleğini öğrenme aşamalarını da değiştirmiştir. Karmaşıklaşan üretim süreçlerinde çalışabilecek insan gücünün yetiştirilmesi için meslekî teknik eğitim kurumlarının varlığı ve yapıları toplumlarımızın daha fazla tartıştığı konular arasında yer almaya başlamıştır. 

Meslek eğitimi veren kurumlar her geçen gün daha fazla ihtiyaç duyduğumuz organlar haline geliyor. Bugün meslekî teknik eğitim kurumlarının varlığı veya eğitim sistemindeki yeri üzerine yapılan tartışmaları büyük oranda aşmış bulunuyoruz. Artık tartışmalarımızda geldiğimiz nokta; meslekî eğitim veren kurumlarımızın içeriğinin nasıl olacağı üzerine odaklanmıştır. 

Ancak tekrar vurgulamak istiyorum, meslekî ve teknik eğitim ile ilgili sorunları hala tartışıyoruz. Bir başka değişle pratiğimiz tartıştığımız konuların çok gerisinde. Meslekî ve teknik eğitim; Milli Eğitim Bakanlığı’nın son yıllarda düzenlediği bütün şuralarında, hükümet programlarında ve kalkınma planlarında öncelikli bir sorun olarak tespit edilmesine rağmen bugüne kadar istenilen elde edilememiştir. 

*

Mesleki eğitimin amacı mesleki yenilenme ve mesleki gelişimdir. Mesleki gelişimin iki aracı bulunur. Biriokul, kurs, seminer vb. eğitimler aracılığıyla bilginin başkası tarafından aktarıldığı süreçler, ikincisiise kişinin kendi kendine yürüteceği öğrenme süreçleridir.

Birinci süreçler günümüzde kamu ve özel kurum ve kuruluşlar tarafından hizmet sağlanması şeklinde oldukça yaygın olarak sürdürülmektedir. Özellikle krizin boy göstermeye başladığı 2009 başlarında biraz hız kesmekle birlikte son yıllarda mesleki eğitim kurumlarına artan bir ilgi bulunmaktadır. Bu günlerde mesleki eğitimlere olan ilgide gözlenen nispi azalma, kriz nedeniyle yaşanan moral bozukluğu ve öngörülebilir bir gelecekte iş bulabilme umuduna dair inancın az olmasına bağlanabilir. Ancak unutulmaması gerekin önemli şey şudur, kriz gerekçesiyle azalan arz ve istihdam kriz sonrası yaşanacak talep artışı ile tekrar hareketlenecektir.  Bu günün ertelenen ihtiyaçları, bunun karşılanmasının zorunlu olacağı bir zamanı getirecektir. 

Mesleki gelişimi sağlamanın ikinci aracı ise birincisine oranla daha zor gerçekleştirilen bir süreçtir. Çünkü mesleki gelişimi kişisel olarak sağlamaya çalışmak, öncelikle öğrenmeyi öğrenme denilen bireysel davranış ve disiplinlerle yürütülebilir. Üstelik bu konuda toplu öğrenmeden çok daha önemli olan öğretim materyallerinin yeterli ve ulaşılabilir olmasını gerektirir. Mesleki teknik kitapların sınırlı sayıda bulunması ve yaygınlaştırılmasındaki güçlükler bireysel öğrenme süreçlerinin önündeki zorluklar arasında sayılabilir. 

Bursa için kapsadığı istihdam alanı açısından da çok önemli olan tekstil sektöründe bu sorunun daha fazla öne çıktığı tespit edilebilir. 

Tekstil sektörü sahip olduğu emek yoğun üretim süreçlerinin yanı sıra hammadde ve teknolojideki çeşitliliğiyle bu süreçleri daha da zorlamaktadır.  İş gücü yeterliliği, hammadde standardı ve teknolojik hâkimiyeti gerektiren tekstil sektörünün üretim süreçleri, insan gücü yeterliliğinin çok önemli olduğu sektörler arasındadır. 

Mesleki gelişim amacıyla yapılacak bireysel veya kurumsal girişimler şimdi daha da önem kazanmaktadır.